Friday, October 20, 2006

FARKLI BİR PERSPEKTİFTEN OLAY YERİ İNCELEME HİZMETLERİNE BAKIŞ

FARKLI BİR PERSPEKTİFTEN OLAY YERİ İNCELEME HİZMETLERİNE BAKIŞ



Raşit POYRAZ*



ÖZET

Olay yeri inceleme hizmetlerindeki çalışmaları değerlendirirken veya
eleştirirken biraz daha geniş bir perspektiften yaklaşmak ve tarih
içinde geçen süreci de göz önüne almak gerekiyor. Bu hizmetlerin
aktivasyonu son yıllarda daha fazla önem taşımaya başladı. İnsan
haklarına verilen önemin artmasıyla, Avrupa Birliği giriş süreci
içindeki hukuki mevzuatımızda meydana gelen değişiklikler bir
anda "delilden sanığa" gitme yollarındaki engelleri kaldırdı ve daha
15 yıl önceye kadar neredeyse imkansızlıktan dolayı kapatılmaya yüz
tutmuş bu birimlerin bir anda gün yüzüne çıkmasını sağladı. Bu geçiş
sürecinde elbette birtakım sorunlarında yaşanması doğaldı.

Olay yeri inceleme hizmetlerini bilimsel bir platforma oturtabilmek
için öncelikle Emniyet Teşkilatı'nda "Olay Yeri İnceleme Strateji
Planı"nın ve "görev tanımlarının yapılarak standardizasyonun
sağlanması" gerekmektedir. Mevcut yapının değerlendirilebilmesi için
ise tüm verilerin toplanması, sorun çözme tekniklerini kullanarak
eldeki donelerin sempozyum ve panellerle desteklenmesi
sağlanmalıdır. Yapılan analiz ve değerlendirmelerin sonucunda ise
Adalet Bakanlığı ve üniversitelerin ilgili anabilim dalları ile
yuvarlak bir masa etrafında toplanıp soruna hukuki bir çözüm yolu
getirilmeli, bu alanda çalışan personelin motivasyonu ve sosyal
hakları da gözden geçirilmelidir.

GİRİŞ

Adli Bilimler (Forensic Science) ile ilgili yerli ve yabancı
literatürleri taradığınızda bu alanın çok önemli olduğu, delilden
sanığa gitme ve insan haklarının korunmasında bu birimlerin
desteklenmesi gerekliliği her zaman vurgulanır. Aynı şekilde
internette arama motorlarından herhangi birine "olay yeri inceleme"
veya "crime scene investigation" yazdığınızda, yüzlerce veri ile
karşılaşırsınız. Bu siteleri incelediğinizde ise; olay yerinin
korunması, olay yeri incelemenin önemi gibi konuların defalarca
vurgulandığını görür, bu çalışmaların çok hassas araştırmalar
içerdiğini hissedersiniz. Bu alandaki kitaplarda ve makalelerde;

· Lochard'ın "Her temas bir iz bırakır."

· "Olay yerinin korunması olayın meydana geldiği anda
başlar."

· "Maddi deliller şüphelinin aleyhine dilsiz birer
tanıktır." sözlerine rastlıyabilirsiniz.

Televizyonda yerli ve yabancı kaynaklı polisiye filmler, haber ve
belgesel programları sürekli olarak gündemdedir. Hatta bu tür
filmlerin çekiminde adli bilim uzmanlarından yararlanılır ve gerçeğe
çok daha yakın olası senaryolar hazırlanır.

Güvenlik birimlerine gelince bu alanda milyonlarca dolarlık
yatırımlar yapılır, eğitim merkezleri kurulur, kurslar, seminerler
düzenlenir, sertifikalar dağıtılır ve iyi dileklerle bir sonraki
toplantıda veya eğitimde buluşmak üzere deyip güzel tümcelerle
yapılan işler sonlandırılır. Kriminal alanda çalışacak personel ise
özenle seçilir, uzmanlarca değişik testlere tabi tutulur ve uzun
süreli bir eğitim ile çalışmanın ardından uzmanlık belgeleri
başarılı olanlara verilir.

Adli bilimler biriminin önemli olduğu her zaman vurgulandığı halde!
(genellikle basında önemli bir olayın meydana gelmesinden sonra
böyle değerlendirmeler başlar) NEDEN?

· Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vermiş olduğu çeşitli
tarihlerdeki kararlarda "soruşturmanın yetersizliği, olay yeri
inceleme ve otopsi usullerindeki hatalar ile otopsilerin genelde
adli tıp uzmanları tarafından değil de pratisyen hekimler tarafından
yapılması" nedeniyle ülkemizi tazminata mahkum etmiştir.[1]

· Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Üzeyir
Garih ve daha birçok önemli kişilerin cinayet olaylarında, olay yeri
inceleme çalışmalarında hatalar yapılmış, yazılı ve görsel basında
yapılan bu hatalar açıklanmıştır. Irak savaşından sonra ise
ülkemizde meydana gelen şarbon vak'alarında özellikle büyük
şehirlerimizdeki olay yeri inceleme timlerinde kısa bir süre
şaşkınlık yaşanmış, biyolojik silah olarak kullanılan virüslere
karşı hazırlıksız olan olay yeri inceleme ekiplerine alınan bir iki
gaz maskesi ve tulum ile bu olayların ardından çıkan iki genelge
sonucunda eski çalışma ortamına geri dönülmüştür.

· Özellikle polis amirlerinden istihbarat, terör,
kaçakçılık ve hatta asayiş birimlerinde çalışanlar adli bilimler ile
ilgili alanlarda pek çalışmak istemez ve genellikle de olay yeri
inceleme şube müdürlüklerine atanan üst düzey yöneticiler kendini
sürgün olarak hisseder.

· Basına yansıyan ve 1 Ağustos 2003 tarihinde Adalet
Bakanlığı Hakim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi bahçesinde
bırakılan iki paketten birinin patlaması ve polislerin diğer paketi
hiçbir önlem almadan el yordamıyla açmaya kalkışması sonucu meydana
gelen patlamada, ikisi ağır 17 güvenlik görevlisi yaralanmıştı.[2]

· Olay yeri inceleme ekipleri tarafından yaşanan bazı
hırsızlık vak'alarında ilginç estanteneli olaylar da göze
çarpmaktadır. Örneğin, hırsızlık olayında iz ve delil incelemesine
giden uzman ekip, ev sahiplerinin polisin evin dağınık halini
görmemesi için etrafı düzenlediği ve temizlediği ile çok
karşılaşmıştır. 15 Nisan 2004 tarihinde meydana gelen ve Sabah
gazetesinde görülen başka bir haberde ise, İstanbul Beyoğlu'nda bir
barda meydana gelen cinayet olayının hemen ardından barda çalışan
işçilerin kanlı ortamı deterjanlı su ile temizledikleri ve eğlence
yerinde hizmete devam etikleri belirtilmektedir.[3]

Bazen mizahi boyutlar da taşıyan bu örnekleri artırmak mümkün. Siz
hiç olay yerine gidip, iz ve delillerin üzerinde dolaşan, hatta olay
yerinde sigara içip izmaritlerini etrafa atan kimseler ile olay yeri
inceleme şeridi çekilmemiş olay yerleri görmediniz mi? Olay yerinde
dolaşıp, elleriyle (eldiven giymeden) olay yerindeki mataryelleri
tutan, keşif ve incelemelerde bulunan! yönetim erkanından kişiler
veya olay yerine basın özgürlüğünü bahane edip giren iz ve
delillerin üzerinde fotoğraf çeken basın mensuplarıyla da mı hiç
karşılaşmadınız?

Peki neden her zaman söylenir ama adli tıp uzmanları ile polis
arasında gerçekten fiili bir iletişim olmaz. Neden olay yeri
inceleme alanında sivil toplum örgütleri (özellikle üniversiteler)
ile polis arasında hukuki organik bir bağ yoktur?

Aslına bakılırsa bu acı durumdan hepimiz sorumlu değil miyiz?
Hepimizin bir parça bu durumda katkısı var gibi geliyor insana. Ama
çözüm yollarının ise bir değil binlerce olduğuna inanıyorum.

Zaman zaman yerin dibine geçirilen, teknik imkânsızlıkların içinde
çalışan, onlarca parçalanmış ceset görmekten, her türlü suç ortamına
gitmekten, aklınıza bile gelmiyecek olayları araştırmaktan dolayı
psikolojileri değişen fakat derdini yine de anlatamayan bu kişilerin
sorunları nelerdir dersiniz? Siz hiç hayatınızın büyük bir bölümünü
olumsuz görüntülerle geçiren bu insanların gülmelerinin ne kadar zor
olduğunu bilir misiniz?

Nedir bu OLAY YERİ İNCELEME? Bu alanda yaşanan sorunsalın kaynakları
nelerdir? Nasıl bir yöntem izleyip, neler yapılmalıdır?

OLAY YERİ İNCELEME HİZMETLERİNDE YAŞANAN SORUNLAR

1930 yılında zamanın Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Lemi Bey
tarafından Polis Dergisi'nde yazılan "Parmak izinden İstifade
Edelim" adlı makale günümüzdeki sorunlara ne kadar da
benziyor. "...Mahalli vak'aya gidildiği zaman, evvela parmak izi
aranılması lazım geldiğini hepimiz bildiğimiz halde her nedense
aramıyarak ortalığı alt üst eder ve meydana birşey çıkaramayınca
parmak izi hatırımıza gelir, fakat o vakitte iş işten geçer. Birçok
kişinin eli dokunur ve izlerden de matlup istifade temin edilemez ve
böylece yüzlerce, binlerce vakanın failleri meçhul kalır. İşte
geçenlerde vukubulan mühim bir sirkat (hırsızlık) vak'asının
failleri de bu yüzden meydana çıkarılamamıştır..."[4] Benzer
olayları bizde yaptığımız toplantılarda dile getirdik. Hatta bir
olaya gidildiği zaman arkadaşlarımızın ilk işleri, olay yerine
girenlerin kamera çekimlerini yapmak ve isimlerini almaktı. Bu tür
uygulamalar ister istemez olay yerinde olan kişileri huzursuz eder
ve olay yeri inceleme ekipleri de bir sorun olduğunda, yapılan
hataları ortaya koyardı. Fakat bugün, önceki yıllara göre çok büyük
aşamalardan geçtiğimizi görebiliyoruz.

Ana maddeler halinde olay yeri inceleme hizmetlerinde yaşanan
sorunları şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Standardizasyon: Ülkemizde olay yeri inceleme hizmetleri alanında
yaşadığımız sorunlar ve sıkıntılar, bugün dünya ülkelerinin çoğunda
yaşanan benzer olaylarla örtüşüyor. Eğitimli uzman personel ve
teknik malzemeler açısından pek fazla bir gereksinimimiz olmamasına
rağmen, yapılan hizmetin ülkenin her tarafına orantılı olarak
iletilmesinde ve hukuki mevzuatlardaki eksikliklerden dolayı
uygulamada sorunlar yaşanıyor. Örneğin, bilgi ve tecrübe
paylaşılamadığından dolayı İstanbul'da çalışan bir olay yeri
inceleme uzmanı ile suç yoğunluğu az olan illerde bulunan uzmanların
karşılaştırılmasında; eğitim, tecrübe ve bilgi açısından büyük
uçurumlar yaşanıyor. Her ne kadar bu alanda kullanılan form ve
raporlar 1989 yılında çıkarılan "Emniyet Teşkilatı Parmak İzi Teknik
Hizmetleri Yönetmeliği"nde gösterilse de, İl Emniyet Müdürlükleri
gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda kendilerine yeni formlar üretiyor
ve böylece kullanılan resmi belgeler arasında farklılıklara
rastlanıyor. Ayrıca, gelişen ihtiyaç ve zorunluklardan dolayı
Merkezi yapının Taşra teşkilatını destekleyememesi nedeniyle, iller
kendi sorunlarına çözüm önerileri arıyor. İl Emniyet Müdürlükleri
özel firmalara veya üniversitelere ücret karşılığı bilgisayar
programları (eşkal tespit,verilerin saklanması vb) yaptırıyor, çıkan
bazı hatalar nedeniyle kaynak israfı oluyor.

2) Hukuki Mevzuat: İkinci olarak en büyük sorunumuzu mevzuat
alanında, özellikle yönetmelik ve genelgelerde görülen eksiklikler
oluşturuyor. Ülke genelinde olay yeri inceleme hizmetleri alanında
tam bir koordinasyon sağlanamamış olmasından dolayı, çalışılan
yerlerde kişisel bilgi ve beceriler ön plana çıkıyor. Örneğin,
alınan onparmak izi kalitelerinin kötü olması ve bunların kontrol
edilememesi, Merkezde bozuk bir veri tabanı oluşmasına neden oluyor.
Aynı zamanda iz ve delillerin muhafaza edileceği yerler ile ilgili
bir mevzuat düzenlemesi bulunmadığı gibi, savcılarında olay
yerlerine gelememesi ayrı bir sorun teşkil ediyor. Özellikle işe
alınacak veya silah ruhsatı alacak olan kişilerin yapılan güvenlik
soruşturmalarında değişik sorunlar yaşanıyor, evraklar elden ele
dolaşıyor. Bu alandaki bir diğer konu ise adliye için evrakları
hazırlanmış ve yönetmeliğe göre parmak izi alınacak kişilerin
işlemleri yapılıyor, fotoğrafları çekiliyor ve ilgili yerlerde
belgeler arşivleniyor. Mahkemeye intikal eden evrakların sonuçları
hakkında suçu araştıran polis (investigator) hiçbir bilgiye sahip
olamıyor. Mahkemeye çıkan kişiler beraat edince de sonuç masum olan
o kişilerin emniyet arşivlerinde hala suç kayıtlarının bulunması
oluyor.

3) Koordinasyon: Avrupa Birliği'ne uyum çalışmalarının hızlandığı
son yıllarda Adalet Bakanlığı, sivil toplum örgütleri ve polis
üçlüsünün bu alanda birleşip akılcı çözümler, stratejiler üretmekte
yetersiz kalışları koordinasyon sorununu oluşturuyor. Avrupa Birliği
müktesebatının "Adalet ve İçişleri" ayağının en önemli konularından
birini "bilgi güvenliği" (data protection) denen kısım meydana
getiriyor. Birçok bilgi ve belgeler parmak izi arşivlerinde
bulunduğu halde, bunların hangi şartlar altında kontrol edileceği
konusunda ise eksiklerimiz bulunuyor. Ayrıca, üniversitelerin adli
tıp anabilim dalı başkanlıkları ve Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu
ile eğitim, kurs, seminer ve sempozyumlar açısından bir koordine
olmasına rağmen fiili olarak bir olaya müdahale etme ve poliste
sivil uzman personel çalıştırma açısından eksiklerle karşılaşılıyor.

4) Merkezi Yapının Hantallığı: Emniyet Genel Müdürlüğü açısından bir
diğer sorun ise illerde yapılan çalışmaları kontrol eden, istatistik
ve değerlendirmelerden sonuçlar çıkaran, strateji ve proje üreten
dinamik bir yapıya sahip olmada yetersizliklerin bulunması geliyor.
Hala yapılan çalışmalarda 20 yıl önceki formların kullanılması,
verilerin yeterli analiz edilememesi, yanlış bütçe planlamaları ve
İl Emniyet Müdürlüklerinin bu alandaki sorunlarına aktif çözüm
yolları bulunamaması, Merkezde hantal bir yapının oluşmasına neden
oluyor.

Ülke geneline yansıyacak AR-GE çalışmalarının 2 veya 3 personelle
sürdürülmeye çalışılması, diğer illerin konuya destekte
bulunamaması, suç çeşitlerinin ve teknolojinin sürekli geliştiği bir
çağda yeniliklerin bir adım geriden takip edilmesini sağlıyor. Bu
durumda Merkezi yapıyı eleştirmekten çok illerin de katkılarına
bakılması gerekiyor. Merkez teşkilatının asıl görevini yapabilmesi
için Taşra teşkilatının desteklenmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor.

5) Eğitim: 1900'lü yılların başında parmak izinin keşfi bilim
dünyasına bomba gibi düşmüştü. Oysa bugün kimlik tespit ve teşhis
işlemlerinde çok daha farklı yöntemler kullanılıyor. Bir olay yeri
inceleme uzmanı elbette adli odontolog, adli entomolog, bıyolog veya
bir antropolog değil. Fakat hangi delili ne şekilde almasını ve neyi
nerede kullanacağını bilmesi gerekiyor. Bunun için eğitim çok
önemli. Ülkemizde parmak izi ve teknik fotoğraf eğitimleri tek bir
süreçte 3 veya 6 aylık periyotta gerçekleştiriliyor. Bu kursa
katılan kişiler; tek parmak izi, onparmak izi, formüllendirme ve
arşivleme, olay yeri inceleme, AFIS, teknik fotoğraf çekimi, adli
biyoloji gibi tüm bilgileri bir anda alıyor ve yapılan sınav
sonucunda başarılı olursa "Teknik Branş"a kadrosu aktarılıp il veya
ilçeye tayini çıkıyor. Eğer tayini çıkan kişi metropol bir ilin
parmak izi arşivinde çalışıyorsa, yıllarca o birimde kalıyor ve
diğer birimlerin çalışmalarını öğrenemiyor. Eğer küçük bir il veya
ilçeye tayini çıkarsa, henüz tüm konulara hakim olmadığı için, orada
bulunan personelden öğrendiklerini uygulamaya çalışıyor. Oysa bugün
FBI'ın parmak izi eğitim sistemi incelendiğinde daha mantıklı
sonuçlara varılabiliyor. Örneğin, onparmak izi kursunu 15 gün alan
bir kişi atanacağı yere gidiyor ve orada 2-3 ay staj yaptıktan,
uygulamayı öğrendikten sonra geriye dönüp eğitimlerini bölüm bölüm
tamamlıyor ve eğitim sürecini en az 2 yılda bitirip uzman
olabiliyor. Ülkemizde bu kurslar SASEM (Suç Araştırma ve Soruşturma
Eğitim Merkezi) tarafından veya Makam tarafından uygun görülürse
bazı metropol illerde veriliyor. Tabii yılda ortalama 60 uzman
yetiştirmekle şuan itibarıyla yaklaşık 2 500 kişi olan teknik
branştaki personelin nasıl ülke geneline destek vereceği ayrı bir
araştırma konusunu gerektiriyor. Bu alanda en büyük eksikliklerden
biri de Türkçe kaynak yetersizliği ve elde edilen tecrübelerin
yazılamamasıdır. Bugün yurt dışındaki kaynakları incelediğinizde
olay yeri inceleme hizmetlerinde de detaylara inildiği, yangın,
tecavüz, intihar, cinayet, oto hırsızlığı, evden hırsızlık gibi
olaylarda ayrı kitaplara rastlandığı görülüyor. Oysa böyle çalışma
alanlarını bırakın, bizde olay yeri inceleme alanında bir elin
parmaklarını geçmeyecek sayıda eser bulunuyor ve onlarda bu alandaki
eksikliği dolduramıyor. Aslında bu alana biraz da üniversitelerin
girmesi gerekiyor. Üniversitelerin, özellikle adli tıp
birimlerinde "suçla mücadele" (law enforcement) kısımlarının
bulunmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Böylece bu alanda yeni
bir profesyonel iş sahası doğacağına, yeni yeni eserler çıkacağına
ve bu üniversitelerden mezun olan kişilerin güvenlik teşkilatlarında
çalışacağına inanıyorum. Ayrıca, güvenlik güçlerinden bu alanda
çalışmış olanların branşlarında ders vererek karşılıklı bir
koordinasyon sağlanabileceğini düşünüyorum. Bugün, bu alanda
Amerika'daki üniversitelerde öğretim görevlisi onlarca çoğu emekli
polis görev yapıyor.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE TARTIŞMA

1) Emniyet Örgütü içinde olay yeri inceleme adı altındaki mevcut
yapıyı sentez edebilmek için aşağıdaki çalışmaların yapılması
gerekmektedir:

a) Öncelikle nüfusu 15 milyonu aşan ve ülkenin nabzını tutan
İstanbul'dan uzman bir grup ile EGM'den bir grup arasında "olay yeri
inceleme hizmetlerinde sorunlar, çözüm önerileri ve stratejiler"
alanında bir sempozyum düzenlenmesi. Bu alanda kısa, orta ve uzun
vadeli hedeflerin tespit edilerek çalışma gruplarının 3 ay içinde
sonuç alacak ve uygulamaya yönelik adımlar atacak şekilde
çalışmalarını rapor halinde tamamlaması.

b) İkinci 3 ayda Ankara, İzmir ve Diyarbakır illeriyle aynı
çalışmanın yapılması ve 6 ncı ayın sonunda bu çalışmanın
tamamlanması.

c) Üçüncü 3 ayda Adana, Samsun, Bursa, Antalya, Erzurum, Van
ve Mersin illeriyle aynı çalışmanın yapılarak sonuçlandırılması.

d) Son aşamada tüm illerden gelecek olan grupların
katılımıyla geniş katılımlı bir sempozyum yapılması ve bu
çalışmaların tüm kategorilerine Adalet Bakanlığı ile üniversitelerin
ilgili bölümlerinden katılımcıların davet edilmesi sağlanmalıdır.
Yapılan bu değerlendirme, analiz ve tartışmaların sonunda:

· Hukuki mevzuatta yapılması gereken değişiklikler

· Performans analizleri

· Eğitim standartları

· Parmak izi laboratuvar standartları

· İş ve görev tanımları

· Mahkemeye gönderilecek uzman raporların standartları

· Delil toplama, delilleri koruma ve saklama standartları

· Uzman personel seçme ve uzmanlıktan çıkarma standartları

· Uluslar arası normlara uyum ve kullanılan formların
standardizasyonu

· Olay yeri incelemede etik kurallar

gibi konularda ilgili birimlerin de görüş ve önerileri alındıktan
sonra; standardizasyon, hedef ve stratejilerle ilgili genel bir plan-
proje çıkarılmış olacaktır. Bu çalışmanın sonunda 5 yıllık bir
yeniden yapılanma planı uygulanmalı ve bu alandaki birimler yeniden
düzenlenerek ülkenin bir ucundan diğerine denge sağlanmalıdır.

2) Olay yeri inceleme alanında yapılan çalışmaların Avrupa
Birliği ülkeleri ve Amerika'da ne şekilde yürütüldüğüyle ilgili ayrı
bir "Olay Yeri Hizmetleri Yurtdışı Çalışma Grubu" oluşturulmalıdır.
Bu çalışma grubuna, yurt dışında yüksek lisans, doktora yapmış veya
bu alanda yurt dışı misyon görevlerinde bulunmuş kişiler de
alınmalıdır. Çalışma grubu tarafından, ülkelerin bu alandaki
hizmetleri araştırılmalı ve 2000 yılında Avrupa Birliği tarafından
kabul edilen EURODAC tüzüğüyle ilgili araştırmalarda bulunulmalıdır.

3) Bilgi akışının sağlanması, yeniliklerin, yapılan
çalışmaların ve sorunların paylaşılarak bir çatı altında toplanması
amacıyla, uzmanların web grubu altında (Örnek:
olayyeriinceleme@yahoogroups.com) birleştirilmesi gereklidir.
Ayrıca, bu alanda her türlü sorunların tartışıldığı elektronik
ortamda "web forum" açılması da yararlı olacaktır.

4) Yapılan tüm veri toplama, analiz ve değerlendirme
işlemlerinden sonra Adalet Baknlığı, ilgili sivil toplum örgütleri
ile ayrı bir çalışma grubu oluşturup eldeki verileri de
değerlendirdikten sonra öncelikle hukuki mevzuat ve çalışmalar
açısından nihai noktayı koymak.

5) Veri bankası ve bir dökümantasyon merkezi oluşturarak
dünya genelindeki literatürleri de takip edecek ve bilgiyi
paylaşacak bir sistem geliştirmek. Bu bağlamda ülke içi ve uluslar
arası üniversiteler ile yayın kurumlarıyla da irtibata geçip,
gelecek nesillere de bırakabileceğimiz bir kütüphane oluşturmak.

6) Kriminal hizmetlerde uzman personel ihtiyacını
karşılayabilmek ve suçla etkili mücadele edebilmek için, polis
okullarından birinin "Kriminal Polis Okulu" olarak faaliyete
geçirilip gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu okulda,

· Sahtecilik

· Balistik

· Bomba

· Olay yeri inceleme

· Olay yeri izleri

· İz incelemeleri

· Adli biyoloji

· Adli kimya

· Antropoloji

· Adli entomoloji

gibi fen alanındaki derslerle birlikte, kriminoloji, suç psikolojisi
ve hukuk alanında da uzmanlık derslerinin verilmesi sağlanmalıdır.
Branşlarına göre eğitim alan bu kişilerin kriminal alanlarda
istihdamı sağlanmalıdır.

7) Kriminal alanda her türlü eğitim, seminer, sempozyum
çalışmaları ile araştırma ve geliştirme hizmetlerini
yürütecek "Kriminal Eğitim Araştırma ve Geliştirme Strateji Merkezi"
kurulmalıdır. Bu Merkezi. uluslar arası eğitim kompleksi halinde
planlayıp. aynı zamanda ülke geneli için kriminal alanda
bir "Danışma Merkezi" konumuna getirilmesi sağlanmalıdır. Merkez
aynı zamanda gelir getirecek ticari bir kurum olarak planlanmalı,
vereceği eğitim ve seminerlerle yapılacak olan araştırmalar için
kaynak yaratılmalıdır. Bugün için bir çok sorun oluşturan
bilirkişilik alanında da bu Merkez tarafından standartlar
geliştirilebilecektir.

8) Kriminal birimlerde çalışmak üzere, Polis Akademisi'nde
FYO (Fakülte Yüksek Okullarda okuyan) olarak okuyan ve polis
memurlarından aşağıdaki alanlarda ğitim ve öğretim görmüş;

· Hukukçu

· Biyolog

· Kimyager

· Psikolog

· Elektrik elektronik veya
bilgisayar mühendisi alanlarında uzman personel alımını sağlamak. Bu
kadroları alanlarında uzman sivil kadrolar ile desteklemek.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı
Sayın Prof.Dr. Atınç ÇOLTU'nun Medikal Bakış Dergisi'nde yayımlanan
ve Prof.Dr. İ.Hamit Hancı tarafından adlibilimler@yahoogroups. com'a
gönderilen makalesinde, Adli Tıppın alanları belirtildikten
sonra: "...Görüldüğü gibi adli tıp ve adli bilimlerin ufku çok
geniş. İhtiyacımız olan iyi eğitim almış uzmanlar ve bu uzmanların
ülke ihtiyaçlarına cevap verebilecek ortamlarda çalışma imkanı
bulabilmelerinin sağlanmasıdır. Tabii ki bu çalışmaların
yapılabilmesi ekonomik güce bağlı. Adli Tıbbın ülkemizde üvey evlat
konumunda olmasına rağmen bizler yine de umutluyuz."[5] diyor sayın
Çoltu. Galiba Polisdeki Olay Yeri İnceleme Hizmetleri ile
üniversitelerdeki Adli Tıp hizmetlerinin bir kader ortaklığı var.
Sonuçta hepimiz ümitle bakıyoruz geleceğe ve bu alanda yapılan her
türlü çalışmaları gönülden destekliyoruz.

SONUÇ

Eski bir Çin atasözü "Oğul babasından daha iyi biri olmazsa ikiside
kaybetmiştir." demektedir. Geçmişe dönük incelemeler yaptığımızda
gerçekten bugün çok büyük olan atılımlarımızın farkındayız. Bu tür
çalışmalarda profesyonel bir ekip ve takım ruhu ile hareket edilmesi
gerekiyor. Her ne kadar birçok şeyden şikayet etsek de amacımız daha
iyiye ulaşabilmenin yollarını araştırmak. Olay yeri inceleme
hizmetlerinde doğruyu ve güzeli bulmanın yolu ise demokratik ve
uygulanabilir bir sistem oluşturmaktan geçiyor.

11.07.2004 tarihli Aksiyon - Haftalık Haber Dergisinde Prof.Dr.
Sevil Atasoy ile yapılan bir röportajda "Dünya ülkeleri bugüne kadar
aralarında Olay Yeri İnceleme Protokolü bile oluşturamadı. Bombalar
patladıktan sonra suç delillerinin nasıl toplanacağıyla ilgili bir
standart bulunmuyor. Bugün her ülkede farklı yöntemler kullanılıyor.
Toplama ve analiz yöntemleri standart olmadığından ulaşılan veriler
birbirini tutmuyor..."[6] açıklamasını yapmıştır. Gürüldüğü gibi
dünya ülkelerinde de bu alanda standartlar yok. Bu alanda
çalışmalara her ne kadar ülke olarak geç başlasak da yetişmiş
personel gücümüz açısından önderlik yapabilecek konumda olduğumuz
düşüncesindeyim. Sorunlarımızı, iyi bir koordine, güven, motivasyon
ve takım çalışması ile bu alanda projeler üreterek aşacağımıza
inanıyorum.

Yapılan bu değerlendirmeler Emniyet Genel Müdürlüğü'nde uzun yıllar
çalışmış biri olarak içimden geçenlerin sesli olarak dışa yansıması
ve bir beyin fırtınasıdır. Zaman zaman sert ve keskin bir dıl
kullanılsada hiçbir kurum veya kişi eleştirilmemiştir. Hangi zorluk
ve aşamalardan sonra buralara gelindiğini görüyor, Atatürk'ün
gösterdiği yolda, demokratik ve çağdaş bir Türkiye için geleceğe
ümitle bakıyorum. Bu alanda onlarca kişinin yetiştirilmesine büyük
katkıları olmuş Asayiş Eski Daire Başkanı Haşim Karaaslan'a bir kez
daha teşekkürlerimi ve saygılarımı gönderiyor, yine bizlere her
zaman destek olan ve önümüzü açan Asayiş Eski Daire Başkanı Taner
Arda ve Olay Yeri İnceleme Eski Şube Müdürü Uysal Altıntuğ'a
Allah'tan rahmet diliyorum. Ayrıca, Ankara Üniveritesi Adli Tıp
Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. İ.Hamit Hancı'ya ve orada çalışan
değerli hocalarımıza da her türlü katkı ve desteklerinden dolayı
teşekkürü bir borç biliyorum.

KAYNAKÇA

Gökhan Karaburun, Adli Tıp Dergisi, " Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
ve İç

Hukukumuzdaki Düzenlemeler ile Adli Tıp Açısından Olay Yeri
İncelemesi ve

Otopsi", Sayı 3 Vol 15/2001, s.76.

http://www.aksiyon.com.tr - "Teröristler Bir Adım Önde", Sayı 471,
11.07.2004.

http://www.medikalbakis.net/4/say24.htm

http://www.milliyet.com/2003/08/01/son/sontur01.html

http://www.sabah.com.tr/2004/04/15/gnd103html

"Parmak İzinden İstifade Edelim", Polis Mecmuası, sayı 239,240, 241,
Ankara 1930, s.243.





---------------------------------------------------------------------
-----------

*Emniyet Amiri, Adli Biyoloji Doktora öğrencisi, Birleşmiş Milletler
Kosova Polis Gücü Emniyet Genel Müdürlüğü AFIS ve Parmak İzi Şube
Müdürü

[1] Gökhan Karaburun, Adli Tıp Dergisi, " Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve İç Hukukumuzdaki Düzenlemeler ile Adli Tıp Açısından
Olay Yeri İncelemesi ve Otopsi", Sayı 3 Vol 15/2001, s.76.

[2] http://www.milliyet.com/2003/08/01/ son/sontur01.html

[3] http://www.sabah.com.tr/2004/04/15/ gnd103html

[4] "Parmak İzinden İstifade Edelim", Polis Mecmuası, sayı 239,240,
241, Ankara 1930, s.243.

[5] http://www.medikalbakis.net/4/say24. htm

[6] http://www.aksiyon.com.tr - "Teröristler Bir Adım Önde", sayı
471, 11.07.2004.

No comments: