Friday, October 20, 2006

HEKIMLERIN CEZAI SORUMLULUKLARI VE 5237 SAYILI YENI TÜRK CEZA KANUNUNUN HEKIMLERE GETIRDIĞI YÜKÜMLÜLÜKLER

HEKIMLERIN CEZAI SORUMLULUKLARI VE 5237 SAYILI YENI TÜRK CEZA KANUNUNUN HEKIMLERE GETIRDIĞI YÜKÜMLÜLÜKLER

Ali Rıza Tümer1

1Öğretim Görevlisi, Hacettepe

Üniversitesi Tıp Fakültesi

Adli Tıp Anabilim Dalı,

Ankara

Hekimlerin mesleklerini yerine getirirken bazı sorumlulukları vardır. Ancak hekimlik mesleğini uygulayan kişiler bu sorumluluklarının bazen bilerek (kasıtlı) ve çoğunlukla da bilmeden (taksirli) dışına çıkabilir. Bu durumda hekimleri bekleyen yaptırımların ne olduğunun bilinmesi gerekir. Çünkü eski ve yeni Türk Ceza Kanunumuzda (TCK) belirtildiği gibi “kanunları bilmemek mazeret teşkil etmemektedir.”

Bu makalede hekimlerin sorumlulukları, özellikle cezai sorumlulukları ele alınarak ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5237 sayılı yeni TCK’da hekimlik mesleğini ilgilendiren bazı kanun maddeleri eski kanun ile kıyaslanarak hekimlerin konu hakkında bilgi sahibi olması amaçlanmıştır.

GİRİŞ

Hekimlik mesleğini Türkiye Cumhuriyeti’nde uygulayan kişilerin sorumlu olduğu dört esas kurum vardır.

Bunlar;

1. Mesleki sorumluluk: Hekimlik mesleğini yerine getiren kişiler mesleki açıdan Türk Tabipler Birliği’nin uyulmasını şart koştuğu yönetmelik ve tüzüklere uymak zorundadır. Eğer hekim bu kuralların dışına çıkarsa ilgili meslek odası hekimi onur kuruluna sevk eder.

2. İdari sorumluluk: Kamuda çalışan hekim çalıştığı kurumun ortaya koyduğu kanun ve yönetmeliklere uymak zorundadır. Eğer kişi bu sorumluluklarının dışına çıkarsa kurum tarafından atanacak bir soruşturmacı (muhakkik) tarafından kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılır.

3. Hukuki sorumluluk: Hekimlik mesleğini yerine getiren kişi eğer bu görevi sırasında bir zarar ortaya çıkarırsa bu durumda hukuki sorumluluk devreye girer. Ülkemizde hekimlik mesleğini yerine getiren kişilerin neden olacağı zararların tazmini için özel kanun maddeleri bulunmamaktadır. Böyle bir durumda hukuk mahkemesi tarafından “Borçlar Kanununun” ilgili maddeleri hekime uygulanır.

4. Cezai sorumluluk: Bir birey olarak toplumda yaşayan hekimlerin mesleklerini uygularken meydana getirdikleri zarardan dolayı yalnızca hukuki sorumluluğu yoktur, aynı zamanda cezai sorumlulukları da bulunmaktadır [1-3].

Anglo-Saxon hukuk sisteminin uygulandığı Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerde, tıbbi ihmaller medeni kanun (tazminat) çerçevesinde hasta ile hekim veya sağlık kuruluşu arasında çözülürken, ülkemiz gibi Roma kanunlarını kullanan ülkelerde tıbbi ihmal durumlarında tıbbi hata uygulayan hekime karşı devlet tarafından kriminal bir suçlama getirilir. Bu suçlamadaki temel amaç toplum tarafından konulan kurallara uyulmasının sağlanmasıdır.

Toplum kurallarına uyulmaması sonucunda “ceza” adı verilen bir yaptırım uygulanır. Cezanın amacı; toplumu korumak, suç işleyen kişilerin bir bedel ödemesini sağlamak ve onları ıslah edebilmek amacıyla çeşitli yaptırımlar (para cezası, hürriyeti bağlayıcı cezalar vb.) uygulamaktır. Ceza toplumdan topluma ve toplumun kurallarına göre farklılık gösterebilmektedir [4].

İşlenmiş bir suçun karşılığı olarak ceza, yalnızca suçu işleyene yöneliktir ve yargısal bir kararla hükmedilir. Ceza ancak kanunla koyulabilir [5].

Türkiye’de suçlar ve cezalar 1926 tarih ve 765 sayılı TCK’da belirtilen kanun maddelerine göre düzenlenmekte iken, günümüzün çağdaş yapısına uygun bir TCK 26.09.2004 tarih ve 5237 sayı ile kabul edilmiştir. Her iki kanunun en önemli farklılığı yeni kanunda kişi hak ve özgürlüklerine daha fazla önem verilmesi ve toplum içerisinde bireyin haklarını daha ön plana çıkarmasıdır.

Her iki ceza kanununda da hekimleri ilgilendiren suçlar kategorize edildiğinde iki ana gruba ayırmak mümkün olabilir.

1. Memurluk mesleğinden kaynaklanan suçlar

İrtikap suçları: Bir kamu hizmeti veren hekimin kamu menfaatlerini kullanarak zorla veya ikna yolu ile haksız kazanç elde etmesine irtikap suçu denilmektedir. Hekimlerin bu yüz kızartıcı suç ile “bıçak parası”, “yatak ücreti” vb. durumlarda karşılaşılmaktadır (Tablo 1) [3].

İrtikap suçunun eski ve yeni TCK’larda hem kanun içeriği hem de ceza süresi aynı şekilde korunmuştur. Hekimlik mesleğini yapan kişiler şunu çok açık olarak bilmelidirler ki, memurlukta belirtilen kuralların dışında haksız kazanç elde etmek biraz sonra değineceğimiz görevi kötüye kullanma suçundan da daha ağır bir suçtur.

Görevi savsama (vazifeyi ihmal): Görevi savsama suçu memur hekimlerin en sık karşılaştığı suçlardan biridir. Nöbete gitmemek, adli raporlarla ilgili durumlar, çalışma saatinin ihlal edilmesi vb. nedenler memur hekimlerin en sık karşılaştığı cezai durumlardır (Tablo 2) [3].

Görevi savsama suçu eski ve yeni TCK’da içeriği değiştirilmeden korunmuştur.

Görevi kötüye kullanma (görevi suiistimal): Memur hekimlerin karşılaşabilecekleri en ağır suçlamalardan biridir. Görevi kötüye kullanma suçu “görevini kullanarak karşısındaki kişiden haksız kazanç elde etmek” olarak genellenebilir. İrtikap suçundan görevi kötüye kullanma suçunun farkı ilkinde karşı tarafın rızası bulunmazken, ikincisinde her iki tarafında rızası vardır (Tablo 3) [3].

Görevi kötüye kullanma suçunda yeni TCK’da ceza oranlarında artış bulunmakla birlikte içerik değişmemiştir.

2. Hekimlik mesleğinden kaynaklanan kişilere karşı suçlar

a. Kasıtlı suçlar:

Kasten adam öldürme: Kast kelimesi bilerek ve isteyerek yapılan işler için kullanılır. Hekimlik mesleği ile bilerek ve isteyerek bir insanı öldürmek kesinlikle yan yana görülemeyen bir durumdur. Ancak ötenazi ve malformasyonlu bir çocuğun öldürülmesi bugün için kasıtlı adam öldürme olarak görülürken, yeni TCK’da bu durumda belirgin değişiklik olmuştur (Tablo 4) [3,6].

Yeni TCK’nın 21. maddesinin 1. fıkrasında kast “unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” olarak tarif edilirken, 2. fıkrada “kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” denilmektedir.

Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi (olası kast) 5237 sayılı kanunda yeni bir hükümdür. Bu madde ile ihmali bir davranışla bir neticenin meydana gelmesine sebebiyet veren kişinin neticeyi önlemek hususunda hukuken yükümlü olması öngörülmektedir. Neticeyi önlemek hususunda hukuken yükümlü kişiye “garantör” adını vermekteyiz. Öngörülen tehlikeli eylemden kaynaklanan garantörlükte failin bizzat kendisi tehlikenin kaynağı durumunda olmalıdır.

Bu yeni kanun maddesine şöyle bir örnek verebiliriz. Eğer bir hekim ameliyat ettiği bir hastasında ameliyattan sonra meydana gelen istenmeyen bir durum ile karşılaştığı zaman hastasını muayene etmekten kaçınır ve ölüm meydana gelir, ölümden sonra yapılan otopside ölüm ile ilk ameliyat arasında ilişki kurulursa hekim “olası kast suçu” ile suçlanabilecektir.

Kasten adam yaralama: Kasıtlı adam yaralama fiili de aynen kasıtlı adam öldürme fiili gibi hekimlik mesleği ile ilişkilendirilemez. Ancak kasıtlı adam yaralama fiili hekimler için “Adli rapor” yazılımında kullanılan kanun maddesidir (Tablo 5) [3].

Kasten yaralama suçunda yaranın şiddetini değerlendiren kanun maddesi olan eski TCK 765 sayılı kanun maddesi yeni düzenleme ile daha anlaşılabilir ve işlevsel hale getirilmiştir. Adli rapor yazımında kullandığımız “Hayati tehlike” ve “Mutad iştigal süreleri” gibi terminolojiler yeni dönemde yerini yeni terminolojilere bırakacaktır [7].

Adli vakanın ihbar edilmesi: Hekimler özellikle acil serviste görev yapan hekimler adli vakaları ihbar edip etmeme durumu ile karşı karşıya kalmaktadır (Tablo 6) [3].

Eski TCK’nın 530. maddesi hekimlerin ihbar yükümlülüğünün yalnızca “hastaya karşı işlenen bir duruma” rastladıklarında söz konusu olduğunu, kendisine başvuran hasta veya yaralının “bir suçun faili olması durumunda” ihbar yükümlülüğü olmadığını belirtmekte idi. Bu durum yeni TCK ile tamamen değişmiştir ve 280. kanun maddesi ile, hekimleri bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmaları durumunda yaralının (mağdur mu? - fail mi? ayrımını yapmadan) ihbar etmesini istemektedir [7].

b. Taksirli suçlar:

Taksirli adam öldürme ve yaralama: Taksirli adam öldürme ve yaralama suçları hekimlerin en sık karşılaştığı suçlar arasındadır.

Taksir; kişinin sonucu öngörmesine rağmen o sonucun oluşmasını istememesi ancak o sonucun meydana gelmemesi için de yeterli önlemi almaması olarak tarif edilebilir. Meslek kusurları ve trafik kazaları en sık karşılaşılan taksirli suçlardır (Tablo 7, 8) [3].

765 sayılı eski TCK’da taksir “tedbirsizlik veya dikkatsizlik, meslek ve sanatta acemilik veya nizam, talimat ve emirlere uymama” neticesi olarak bir şahsın yaralanması veya ölmesi durumunda 455. ve 459. kanun maddeleri kullanılmakta idi [3].

Yeni TCK’da taksir 22. madde de tanımlanmıştır. Bu kanun maddesinin 2. fıkrasında “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” olarak tarif edilmişken, 3. fıkrada yeni bir uygulama getirilmiştir ve burada “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır” denilmektedir [4,5,7].

Ayrıca yeni TCK’da, taksir konusunda ceza süreleri belirgin oranda artırılmıştır. Eski kanunumuzda taksirli adam öldürme suçu iki yıldan beş yıla kadar iken, yeni kanunumuzda birer yıl artırılarak üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür. Bu durum yeni kanunumuzun hapis cezasını ertelenmesi için sınırı iki yıl olarak belirlemesinden dolayı (TCK Madde 51), taksirle öldürme suçlarında erteleme olanağı ortadan kalkmış bulunmaktadır [7].

Bilinçli taksir konusunda yeni kanunumuzun getirdiği bir diğer değişiklik de, bilinçli taksir durumunda şikayet geri çekilse dahi kamu davasının devam edeceğidir [7].

SONUÇ

Yeni TCK ile 1 Haziran 2005 tarihinde, insan üzerinde deney (madde 90), organ veya doku ticareti (madde 91), genital muayene (madde 287) vb. birçok yeni yasa meslek yaşamımızda yer alacak iken, hekimlik mesleğinin uygulamasında cezai sorumluluğumuzu düzenleyen birçok kanun maddesinde de içerik değişikliği olacaktır.

İnsan değerini ön plana çıkaran yeni TCK’da ceza oranlarının çok artması hekimlerde “defansif hekimliğin” gelişmesine neden olacaktır. Bu durumun engellenmesi amacıyla mutlaka “hekim kötü uygulamalarında cezai sorumluluğu” içeren daha kapsamlı Malpraktis yasası oluşturulmalıdır.

Özellikle hekim hatalarında “bilirkişilik müessesesi” için ilgili uzmanlık derneklerinin mahkemeler tarafından değerlendirilmesi ve ilgili uzmanlık derneklerinin de kendi bünyelerinde bu hizmeti verecek yapılanmayı oluşturmaları gereklidir.

Hekimler kendilerini ilgilendiren mesleki, idari ve hukuki sorumlulukları konularında eksikliklerini gidermeli ve bu amaçla yeni TCK’daki ilgili kanun maddelerini kanunun yürürlülüğe girme tarihinden önce öğrenmeli ve “kanunu bilmiyordum” mazeretini öne sürmemelidir.

Teşekkür

Makaleye katkıda bulunan Hakim Mustafa YÖRÜ’ye teşekkür ederim.

Kaynaklar

1. Öztürkler C. Hukuk uygulamasında tıbbi sorumluluk, teşhis, tedavi ve tıbbi müdahaleden doğan tazminat davaları. 1. Baskı. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003; 40-8.

2. Hakeri H. Ceza hukukunda ihmal kavramı ve ihmali suçların çeşitleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003; 34-41.

3. Aşçıoğlu Ç. Doktorların hukuki ve cezai sorumlulukları. Ankara: Olgaç Matbaası, 1982; 37-8, 128-65.

4. Keskin OK. Taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 1994; 40-8.

5. Keskin OK. Uygulamada taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçları. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992; 5-12.

6. Erman B. Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğu. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003; 40-8.

7. Eralp TC. Karşılaştırmalı, açıklamalı, içtihatlı ve gerekçeli yeni Türk Ceza Kanunu ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu. Ankara, 2005; 173-202, 247-539.

Tablo 1. İrtikap suçları

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 209 ve 210 - Memuriyet sıfatını veya görevini kötüye MADDE 250. - (1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak

kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına haksız olarak para suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu

verilmesine veya sair menfaatler sağlanmasına veya bu yolda yolda vaadde bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu

vaadde bulunulmasına, bir kimseyi icbar eden memura altı yıldan görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

az olmamak üzere ağır hapis cezası verilir. (2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle

Yukarıdaki fıkrada yazılı cürüm, ikna suretiyle işlenirse faile dört gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına

yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezası verilir. yarar sağlanmasına veya bu yolda vaadde bulunulmasına bir

Memur kanunen almaması gereken birşeyi diğerinin hatasından kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar

yararlanarak almış bulunursa iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

hapis cezası verilir.

Tablo 2. Görevi savsama (vazifeyi ihmal)

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 230 - Hangi nedenle olursa olsun memuriyet görevini MADDE 257. - (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller

yapmakta savsama ve gecikme gösteren veya üstünün yasaya göre dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme

verdiği buyrukları geçerli bir neden olmadan yapmayan memur üç göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden

aydan bir yıla kadar hapis ve bin liradan beşbin liraya kadar ağır para olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi,

cezası ile cezalandırılır. Bu savsama ve gecikmeden veya üstünün altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

yasal buyruklarını yapmamış olmaktan Devletçe bir zarar meydana

gelmişse, derecesine göre altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile

birlikte süreli veya temelli olarak memuriyetten yoksun kalma cezası da

hükmolunur. Her iki durumda memurun vazifesini geciktirmesinden

veya verilen buyruğu yapmamasından, kişiler herhangi bir

zarara uğramışsa bu zarar ayrıca ödettirilir.

Tablo 3. Görevi kötüye kullanma (görevi suiistimal)

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 240 - Yasada yazılı hallerden başka hangi nedenle olursa MADDE 257. - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller

olsun görevini kötüye kullanan memur derecesine göre bir yıldan dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle,

üç yıla kadar hapsolunur. Cezayı hafifletici nedenlerin bulunması kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da

halinde altı aydan bir yıla kadar hapis ve her iki halde ikibin kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla

liradan onbin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Ayrıca, memuriyetten süreli veya temelli olarak yoksun kılınır. (3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine

uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Tablo 4. Kasten adam öldürme

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 448 - Her kim, bir kimseyi kasten öldürürse 24 seneden MADDE 81. - (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis

30 seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur. cezası ile cezalandırılır.

MADDE 83. - (1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı

gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden

sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren

yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;

a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanunî

düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,

b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile

ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,

Gerekir.

(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında,

temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi

yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş

yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla

kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.

Tablo 5. Kasten adam yaralama

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 456 - Her kim katil kasdiyle olmaksızın bir kimseye MADDE 86. - (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya

cismen eza verir veya sıhhatini ihlale yahut akli melekelerinde sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi,

teşevvüş husulüne sebep olursa altı aydan bir seneye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

kadar hapsolunur. MADDE 87. - (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

Fiil, havastan veya azadan birinin devamlı zaafını yahut söz a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli

söylemekte devamlı müşkülatı veya çehrede sabit bir eseri zayıflamasına,

yahut yirmi gün ve daha ziyade akli veya bedeni hastalıklardan b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

birini veya bu kadar müddet mutat iştigallerine devam c) Yüzünde sabit ize,

edememesini mucip olmuş veya hayatını tehlikeye maruz kılmış d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

veya gebe bir kadın aleyhine işlenip de vaktinden evvel çocuk e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce

doğmasını intaç etmiş ise ceza iki seneden beş seneye kadar doğmasına,

hapistir. Fiil, kati veya muhtemel surette iyileşmesi kabil Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat

olmayacak derecede akıl veya beden hastalıklarından birini artırılır. Ancak verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan,

yahut havastan veya el yahut ayaklardan birinin veya söylemek ikinci fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.

kudretinin yahut çocuk yapmak kabiliyetinin zıyaını mucip olmuş (2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;..................................

veya azadan birinin tatilini yahut çehrenin daimi değişikliğini veya

gebe bir kadına karşı ika olunup da çocuğun düşmesini intaç

eylemiş ise ceza beş seneden on seneye kadar ağır hapistir.

Tablo 6. Adli vakanın ihbar edilmesi

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 530 - Hekim, cerrah, ebe yahut sair sıhhıye memurları MADDE 280. - (1) Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği

şahıslar aleyhinde işlenmiş bir cürüm asarını gösteren ahvalde yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili

sanatlarının icabettiği yardımı ifa ettikten sonra keyfiyeti adliyeye makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık

veya zabıtaya bildirmezler yahut ihbar hususunda teahhur mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

gösterirlerse bu ihbar kendisine yardım ettikleri kimseyi takibata (2) Sağlık mesleği mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı,

maruz kılacak ahval müstesna olmak üzere otuz liraya kadar hafif ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır.

cezayı nakdiye mahkum olurlar.

Tablo 7. Taksirli adam öldürme

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 455 - Tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya meslek ve sanatta MADDE 85. - Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, üç

acemilik veya nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik ile bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

kimsenin ölümüne sebebiyet veren şahıs iki seneden beş seneye

kadar hapse ve ikiyüzelli liradan ikibinbeşyüz liraya kadar ağır

para cezasına mahkum olur. Eğer fiil birkaç kişinin ölümünü

mucip olmuş veya bir kişinin ölümü ile beraber bir veya birkaç

kişinin de mecruhiyetine sebebiyet vermiş ve bu yaralanma 456’ncı

maddenin 2’nci fıkrasında beyan olunan derecede bulunmuş ise

dört seneden on seneye kadar hapis ve bin liradan aşağı

olmamak üzere ağır para cezası ile mahkum olur.

Yukarıdaki fıkralarda beyan olunan cezalar, kusurun derecesine göre

sekizde birine kadar indirilebilir.

Tablo 8. Taksirli adam yaralama

1926 tarih ve 765 sayılı TCK 2004 tarih ve 5237 sayılı TCK

Madde 459 - Her kim tedbirsizlik veya dikkatsizlik yahut meslek ve MADDE 89. - (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya

sanatta acemilik veya nizam, talimat ve emirlere riayetsizlik neticesi sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi,

olarak bir şahsa cismen eza verecek veya sıhhatini ihlal edecek bir üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

zarar iras eder yahut akli melekelerinde teşevvüş husulüne (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

sebebiyet verirse; üç aydan yirmi aya kadar hapis ve yüz liradan a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli

beşyüz liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur. zayıflamasına,

b) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmuşsa, birinci

fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata

girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. ……………

(4) Bilinçli taksir hali hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına

giren suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.

No comments: